Günaydın dediğimde,gür sesi ile cevap veren horoz efendi, aaa sıpa ! diye şaşırdığımda,onun bir adı var diye tanıştırıldığım,sevimli Fıstık.İçeri girerken, gözüme kestirdiğim,ev yapımı organik, kavanoz kavanoz reçeller ve günlerden Pazar.Tüm mavisini üzerimize cömertçe salan gökyüzü , göz alıcı ışıklarıyla şov yapan güneş, İzmir kışını giyinen ağaçlar...Sımsıcak karşılandığımız,Hanbağındayız.
Arkadaşım ile çıtır çıtır sesinin huzurunu hissedip, ateşini seyrettiğimiz, sobanın yanındaki masaya oturuyoruz.Yıllarca demlenen arkadaşlığımızın tadında,dumanı üstünde demli çay getiriyorlar soframıza Arkadaşımın doğumgünü.Doğumgünümü kutlamazsam, yine yaş alır mıyım ki? dye soruyor gülüyoruz. Masamıza gelen yiyecekler, yaş almak kadar doğal.Gözlemeyi dürüm yapıp yerken, sohbetimiz, derinleşiyor. Ne bekler insan hayattan? Konu buraya geliyor. Yumurtanın sarısına,puf ekmeği batırıyorum.Lezzetler birleşiyor. Damağımda mutluluk bırakıyor.
Arkadaşım, sahi ne bekler insan hayattan diye soruyor tekrar.İş, para, aşk, güven,ilgi, sevgi, saygı?...Birinden daha iyi olmak, hep kazanmak?Hangisi?Bence huzur.Huzurun varsa herşey yolunda değil midir?İnsan ilişkilerindeyse, yalın, doğal olmak,önemli değil midir?Beklentilerimizi elde etmeyi, tercihlerimiz ve alışkanlıklarımız sekillendirmez mi?Harika bir kahvaltı sonrası, aşağıya can dostlarımızın yanına iniyoruz.Tavus kuşunun önünde, saçlarımı savurup,tam selfie çekecekken,birden muhteşem renkleriyle yelpaze gibi açılan Tavus kuşuna,saçlarımı gölgede bıraktığı için bozulsam da,hayranlığımı gizleyemiyorum.Doyamadığımız Hanbağından çıkmak üzereyken, usta takılıyor gözüme.Kebabı ateşin üzerine özenle koyuyor.Pişecek,pişmesi zaman alacak.Sonunda lezzetle sunulacak.Bizler gibi,her yaşta pişeceğiz, öğreneceğiz,tecrübelerimizle hayatımıza yön vereceğiz.