Kity Genovese sendromu diye bişey duydunuz mu?
1964 yılında New York’ta ıssız olmayan bir sokakta Kity Genovese’i kafasına takmış bir adam önce saldırır, bir adam pencereden başını çıkarıp seslenir “rahat bırak kızı” o esnada Kity bir kaç bıçak darbesi almıştır vücuduna ya oturduğu binanın önünde can çekişirken saldırgan kaçar ama nasıl bir hınçtır bilinmez on dakika sonra geri gelir. Kity yerde baygındır ve kimse yardım için yanına gitmemiştir. Saldırgan baygın kadına sokak ortasında tecavüz eder ve öldüğünden emin olana kadar bıçaklar…
Bu olay yaşandıktan bir saat sonra gelir polis olay yerine çünkü bir saat sonra aramıştır birileri. Oysa araştırma yapılırken anlaşılır ki Kity’nin yaşadığı o kabusu baştan sona izleyen tam 37 kişi vardır mahallede. Tam 37 görgü tanığı.. Polise haber veren kişi de birileri haber vermiştir zaten diye düşünerek başta arama gereği duymamıştır ama kimse gelmeyince anlamıştır ki kimse aramamış.
Düşünebiliyor musunuz ? Tam 37 mahalle sakini muhtemelen hepsi Kity’nin tanıdığı tüm olayı baştan sona izliyor ama bir tanesi çıkıp yardım etmiyor.. “Nasıl olsa biri yardım eder” diyor.
Kity çok kolay kurtulabilirdi. Kimse kurtarmayı seçmedi. Biri nasıl olsa yardım eder dedi ama o benim demedi.
Olayın yaşanmasını istedi mi? Hayır tabii ki istemedi ama başkasından bekledi.
Gazeteciler bu olayın üzerine gidince Amerika’da büyük yankı buldu ki yardım edilmemesinin sebebini psikologlar araştırmaya başladı.
Artık bu davranışa sosyal psikolojide “Kity Genovese Sendromu” deniyor. Yaşananlara duyarsızlık değil ama sorumluluğu başkasına yükleme bi nevi kendi vicdanını rahatlatacak bir bahaneyle kaytarma…
Dün sosyal medyada, haberlerde dehşet ve bir o kadar gerçek bir sahne izledik. Bu kısımları ağlamadan yazabilir miyim bilmiyorum. Acımı hissettiklerimi tarif etmem mümkün değil!
Boynundan kanlar akan bir kadın çığlık atıyordu “ölmek istemiyorum” diye ki bu sesin kulaklarımdan silineceğini hiç sanmıyorum.
Yanında küçük kızı “Anne lütfen ölme” diye bağırırken böyle bi dünyada yaşamak istemedim o an.. O anne “ölmek istemiyorum!” derken ben ölmek istedim.
Neden o küçük kızı biri kucaklayıp o an ordan uzaklaştırmadı?
Neden biri o kadıncağızın boynundan kanlar akıyordu yere yatırıp kanamayı durdurmaya çalışmadı?
Neden bu görüntüler çekilirken baştan sona ve ben bu görüntüleri izlerken yapmak istediklerimin hiçbiri yapılmadı?
Neden biri gidip “ölmeyeceksin kardeşim bağırıp yorma kendini” diye yatırıp elini sıkı sıkı tutmadı?
Bugün o görüntüleri çekip sosyal medyada paylaşan kişi tutuklandı.
Ben yapamazdım böyle bir olay yaşanırken; telefonumu elime alıp kayda basmak aklımın ucundan bile geçmezdi evet ama eğer bu da yapılmasaydı Emine Bulut’u ve yaşadıklarını bugün bilmeyecektik duymayacaktık ki.
Emine BULUT’la aynı gün Konya’da yine eşi tarafından 20 yerinden bıçaklanarak öldürülen Tuba ERKOL’un 9 yaşındaki kızı annesinin öldüğünden habersiz “Annemsiz uyuyamam ki! Onsuz nasıl yatarım! Ne olur doktorlara biraz daha para verin annemi yaşatsınlar” dediğini duymadığımız gibi..
Bu ülkede bir anne öldürüldü çocuğunun yanında vuruldu da ölmeden önce son gücüyle çocuğuna su içirdi çok korktu çocuğu diye…
Bunu da duymadık..
Kity Genovese sendromu ya da başka bişey ne fark eder ki artık onlar yok!
Kızları yalnız uyuyacak. Babalarından nefret ederek.
Peki o sözüm ona baba olan cani kendisinden nefret edecek mi? Hayır! İşte bu aslında yaşananların en korkunç kısmı. "Namus için yaptım siz olsaydınız yapmaz mıydınız? “ diyen biri belki de bununla övünecek ilerde.
Kendimizi kandırmayalım hepimiz bu zihniyetten geliyoruz. Bu zihniyetle büyütülmeye çalışıldık. Bunu aşıladılar bu topraklarda senelerce. Namus cinayeti diye bir gerçek var biz ne dersek diyelim. Kaç kızımız kaç annemiz sırf bu yüzden zamansız verdi son nefesini bu topraklarda?
Kadına verilen değer ortada. "Senin ibadetinden bile ben sorumluyum, günahların bana yazılıyor” diyen kocalar varken ve sırf karısının günah işlediğini düşünerek kendi kafasınca ve onun yüzünden cehenneme gidebileceğini düşünen. Nasıl olsa onların kaburgalarından çıktık ya hesapta.
İnananlar bir tarafta bir de bunun arkasına sığınan caniler de var ya. Çilem DOĞAN geliyor aklıma..
“Ben öldürmeseydim o beni öldürecekti. Defalarca yardım istedim, şikayet ettim, yüzüm gözüm mor dolandım adliye koridorlarında ama devlet bana yardım etmedi.” demişti.
Kocası başka erkeklere pazarlamak istedi direndi. Ama o ölseydi onun da dediği gibi kocası “namusumu temizledim” diyecekti.
Ama ben tahammül edemediğim noktaya geldim tüm kadınlar gibi. Susmayın artık!
İki gün sonra unutmayın bunları.
O kızın “Anne ölmeni istemiyorum“ diyen çığlığını, Emine’nin “Ölmek istemiyorum” diyen çığlığını unutmayın...
Bir an bile çıkmasın aklınızdan.
Benim çıkmayacak...