Geçtiğimiz günlerde Van’daydım. Balık Bendi’nde doğanın mucizesine tanıklık ettim. Akıntının gücüne karşı yüzen örgütlü devrimci balıklar martıların vahşi saldırılarına rağmen yılmıyorlardı.
Konforlu Van Gölü’nde üremeyi reddediyorlardı. Dağlara ilk doğdukları yere yumurtalarını bırakmak için önce derenin kıyısında birlikte sanki bir ritüel ile bekliyorlardı. En cesurları öne fırlıyor, Geleceğini havada yakalıyordu. Diğerleri zıplayan cesur balığın yolundan gidiyordu. Bir kısmı beyaz kuşlara yem oluyor, bir kısmı akıntıya rağmen tersine göç ile uçan türe martılara meydan okuyordu.
Türkiye’nin hayalet koridorlarında gezen seçim, bıktırdı usandırdı. İmamoğlu ise son noktayı koydu. Artık ülkede 23 Haziran seçim sonuçları yeni bir sayfayı aralayacak. Değişim rüzgarları hangi siyasi figürleri oraya buraya savuracak hep birlikte göreceğiz.
Samimi dindarlık, Atatürk ilkelerine bağlılık, güçlü hitabet, azimli dinamizm ezberleri bozdu. Akıntıya kürek çeken kazandı. İmamoğlu halkın umudu olmuştur. İnci kefalinin azmiyle zoru başarmıştır. Zulmün kaderimiz olmadığını göstermiştir.
Fikirlerimizin siyasi aklına, mücadelenin gücüne inanmak zorundayız.
Umut kendimizi özgür hissettiğimiz her yerde.
Nazım’ın sözleriyle; “Bu Memleket bizim” Suda balık toprakta karınca gibi çoğuz. Yeter ki örgütlü olalım. Birbirimize sarılalım. Nasıl mı çıkarız karanlıklar aydınlığa? Güveniyoruz. Bu halk cevabını biliyor kardeşim.
Bir yerlerde duydum o sözü;
Halk aşksızsa sokaklar banka dükkânlarıyla doludur.
Aşkla kalın.