İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, dün Flash Haber TV’de katıldığı programda İzmir’deki yürütülen projeler hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Ulaşım, kentsel dönüşüm ve atık su artıma ile ilgili bilgi veren Soyer; son olarak da başkanlığa devam ederse vaatlerinin ne olduğunu açıkladı. Tekrar İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı seçilirse, İzmir’in Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olacağını söyledi. Soyer; “Beni asıl heyecanlandıran, bu şehrin Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olması unvanını geri elde etmek. İzmir kan kaybetmiş, güç kaybetmiş ve maalesef bu unvanını da kaybetmiş. İzmir Akdeniz’in güçlü şehirlerinden biri olmaya adaydır, bunu hak eder.” açıklamasını yaptı.
“ÇÖZÜM LASTİK TEKERLEKLERDEN KURTULMAK”
İzmir’in ulaşım sorununun ortadan kalkmasının, toplu taşımanın raylı sisteme geçmesinde yattığını ifade eden Soyer; “Ulaşım sorununda temel çözüm lastik tekerleklerden kurtulmasından geçiyor. Asıl çözüm, toplu taşımanın lastik tekerleklerden çıkarılıp raylı sistemlere yönlendirilmesi. Hem daha temiz hem daha konforlu hem daha ucuz hem de kentin trafiğini çok rahatlatıyor. Biz de adaylığımızın ilk gününde de söylemiştik; İzmir’i demir ağlarla öreceğiz. Biz geldiğimizde Narlıdere metrosu daha başlangıç aşamasındaydı. Yüzde 5’lerdeydi. Şu anda yüzde 95’lere geldi. Narlıdere metrosunu en geç Ocak sonuna kadar açacağız. Çiğli tramvayında da yüzde 95-96 seviyelerindeyiz. Onu da benim görev süremde tamamlamış olacağız. Ama asıl dev yatırım Buca Metrosu’dur. İzmir tarihinin en büyük yatırımıdır. Pandemi süresince finansman kaynak arayışına çıktık ve 490 milyon euroluk sendikasyon kredisi oluşturduk. Ve bu kredi 3,20 faizli 4 yıl ödemesiz, 12 yıllık bir kaynaktı. Bu ne demek biliyor musunuz? Buca metrosunun imalat süresi 4 yıl. Bu 4 yıllık imalat süresi ayrıca kredinin ödemesiz dönemine denk geliyor. Kredinin ödemesi başladığında metro hattı faaliyete başladığı için; biz günde 400 bin yolcuyu taşıyacağız. Bu senede 45 milyon euroluk bir kaynak demektir. Ödeme dönemindeki 12-13 yıl içinde bütün bu finansmanı geri ödemiş olacağız.” diye konuştu.
KENTSEL DÖNÜŞÜM MESAJLARI
Kentsel dönüşümde önemli noktaya geldiklerini belirten Soyer; “Kentsel dönüşüme bir tane apartmanla başladık. Adına ‘Halk Konut’ dediğimiz bir kooperatifçilik çalışmasıydı bu. Çok zor bir işlemdi aslında. Çünkü kat maliklerinin, kat maliklerinden çıkması ve arsa hissedarı olması gerekiyordu. Neden kooperatif kurdurduk kat maliklerine? Çünkü belediyenin şirketleriyle bir müteahhitlik hizmeti vermek istedik. Kurulan kooperatifle, belediyemizin İZBETON şirketi yüzde 1 kar marjıyla bir protokol yaptı ve inşaata başladı. Depremde hasar gören binalar için verdiğimiz ekstra yüzde 20’lik emsal artışı nedeniyle de bu imalatı İZBETON şirketi karşılayabilir hale geldi. O günden itibaren 30’a yakın kooperatif kuruldu. Kurulan kooperatiflerle de yine bizim belediye şirketimiz, binaların yenilenmesi için protokoller yapıyor ve inşaata başlıyor. Yani her apartman maliki kendi müteahhidi oluyor.” ifadelerini kullandı.
“ATIK SU TESİSLERİNİ TEMİZLEDİK VE ONARDIK”
İzmir’deki koku sorununun kalmadığını söyleyen Soyer, körfezin yüzülebilir olması için çok az kaldığını da dile getirdi. Atık su arıtma tesisleri ve körfez temizliği hakkında açıklama yapan Soyer şu şekilde konuştu:
İzmir’in koku ve arıtma tesisleri sorunu 50 yıl öncesine götürülebilecek bir mesele. 50 yıl önce çocukluğumda, körfezde yüzerdim. Sonra İzmir’in körfezi kirlenmeye başladı. Çünkü İzmir’in atık suları denize deşarj edilmeye başladı. Bunu ortadan kaldırmak üzere “Büyük Kanal Projesi” adında bir proje yapıldı. Bu proje İzmir’in tüm atık suyunu 2 büyük arıtma tesisine taşıyan 65 kilometrelik dev kanaldı. Ve bu proje yapılır yapılmaz koku sorunu bıçakla kesilir gibi kesildi. Fakat bazı tasarım sorunları olduğu ortaya çıkmaya başladı. En temel tasarım hatası, “bileşik sistem” denilen bir sistemle bu suyun taşındığı ortaya çıktı. Yani yağmur suları ve pis suyun birlikte o tesislere taşıyor. Ve dolayısıyla büyük kanal sadece pis suyu değil, yağmur sularını da arıtma tesisine taşıyor. Bu ne demek? Siz artıma tesisini 100 birim suyu arıtmak için yapmışsınız. Fakat 150-160 birim su taşıyorsunuz. Ne oluyor? Arıtma tesisinin kapasitesini aşan bir tablo ortaya çıkıyor. Dolayısıyla da kapasitesini aştığı için gelen suları tam olarak temizleyemeden körfeze deşarj ediyor. Bu hem körfezdeki kirliliği artıran hem de kokuyu tekrar getiren bir sorun ortaya çıkarıyor.
Bununla beraber o tesis yapıldığından beri hiç revizyon görmediği için o büyük havuzlar hiç tamamen temizlenmediği için, bakım görmediği için tam fonksiyonlarını da kaybeder bir noktaya gelmişti. Biz bu tespitleri yaptıktan sonra, pisliği halının altına süpürmek yerine bununla mücadele etmemiz gerektiğine karar verdik. Onun için şehrin merkezinde 270 km yağmur suyu-pis su ayrıştırma kanalı yaptık. Bu çok sıkıntılı bir süreçti. Alt ve üst yapısı bitmiş mahallelere, semtlere girip yollarını tekrar kazdık. Fakat bu 270 kilometrenin ayrıştırması çok olumlu bir etki yarattı. Bu sayece yağmur suları direkt olarak körfeze, pis su da arıtma tesislerine gitmeye başladı. Çiğli’deki en büyük arıtma tesisimizin 3 fazı vardır. Geçen kış içinde her birinin dev havuzlarını tamamen boşalttık, tamamen temizledik. Suyun deşarj edildiği noktadaki çamuru da kaldırdık, orayı da temizledik. Arıtılan sulardan kalan çamuru kurutup, çamuru işleyen lisanslı tesislere taşımaya başladık. Dolayısıyla kirliliğin ana sebeplerini geçen kış içinde ortadan kaldırdık. Özetle; şunu net olarak söyleyebilirim: İzmirliler de bunun farkında. Yaşadığımız koku meselesini bu yaz neredeyse hiç yaşamadık. Koku ile ilgili gelen şikayetlerin yüzde 90 oranında azaldığını tespit ettik. Koku sorunu ortadan kalktı. Bu da bizim, körfezin tekrar yüzülebilir hale gelmesi için izlediğimiz yolun doğruluğunu kanıtlamış oldu. Bunun sürdürülebilir olması için 4. fazın yapımına başladık, ihalesini gerçekleştirdik. Bu sayede 1 milyon metre küpün üzerine çıkan bir kapasiteye erişmiş olacağız.
“İZMİR AKDENİZ’İN EN ÖNEMLİ LİMAN ŞEHİRLERİNDEN BİRİ OLACAK”
Ümit Özlale’nin adaylığı hakkında; “Gönül isterdi ki ittifak devam etsin. Ama İzmir için çok önemli bir kayıp yaratmayacaktır. Ben İYİ Parti adayına da hayırlı uğurlu olsun diyorum.” diyen Soyer, gelecek seçimde eğer tekrar başkan seçilirse İzmir’i Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri yapacağının sözünü verdi. Soyer; “Ben yapamadığım kalan yüzde 20’yi yapayım diye tekrar aday olmak istiyor değilim. O sadece işin mecburiyet kısmı. Tabii ki bitirmek isterim. Ama beni asıl heyecanlandıran bu şehrin Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olması unvanını geri elde etmek. İzmir kan kaybetmiş, güç kaybetmiş ve maalesef bu unvanını da kaybetmiş. İzmir Akdeniz’in güçlü şehirlerinden biri olmaya adaydır, bunu hak eder. Bunun için biz İzmir’i dünyayla buluşturmaya devam etmek mecburiyetindeyiz. Biz 2026 Avrupa Gençlik Başkenti’ne adayız. Şu anda finalistlerden biriyiz ve bunu kazanacağız. 2026’da dünyanın en büyük orto-kültürel denilen botanik Expo’suna ev sahipliği yapacağız. Şu an onun hazırlıklarına devam ediyoruz. Dünyanın pek çok uluslararası kuruluşuyla işbirliği içindeyiz. Bu işbirliğiyle İzmir’in adını, potansiyellerini, gücünü dünyaya tanıtmaya devam ediyoruz. O yüzden benim iddiam, benim heyecanım eğer mümkün olabilirse ikinci dönemimde bu şekilde devam etmek istiyorum.” dedi.
Ulaşım, kentsel dönüşüm ve atık su artıma ile ilgili bilgi veren Soyer; son olarak da başkanlığa devam ederse vaatlerinin ne olduğunu açıkladı. Tekrar İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı seçilirse, İzmir’in Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olacağını söyledi. Soyer; “Beni asıl heyecanlandıran, bu şehrin Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olması unvanını geri elde etmek. İzmir kan kaybetmiş, güç kaybetmiş ve maalesef bu unvanını da kaybetmiş. İzmir Akdeniz’in güçlü şehirlerinden biri olmaya adaydır, bunu hak eder.” açıklamasını yaptı.
“ÇÖZÜM LASTİK TEKERLEKLERDEN KURTULMAK”
İzmir’in ulaşım sorununun ortadan kalkmasının, toplu taşımanın raylı sisteme geçmesinde yattığını ifade eden Soyer; “Ulaşım sorununda temel çözüm lastik tekerleklerden kurtulmasından geçiyor. Asıl çözüm, toplu taşımanın lastik tekerleklerden çıkarılıp raylı sistemlere yönlendirilmesi. Hem daha temiz hem daha konforlu hem daha ucuz hem de kentin trafiğini çok rahatlatıyor. Biz de adaylığımızın ilk gününde de söylemiştik; İzmir’i demir ağlarla öreceğiz. Biz geldiğimizde Narlıdere metrosu daha başlangıç aşamasındaydı. Yüzde 5’lerdeydi. Şu anda yüzde 95’lere geldi. Narlıdere metrosunu en geç Ocak sonuna kadar açacağız. Çiğli tramvayında da yüzde 95-96 seviyelerindeyiz. Onu da benim görev süremde tamamlamış olacağız. Ama asıl dev yatırım Buca Metrosu’dur. İzmir tarihinin en büyük yatırımıdır. Pandemi süresince finansman kaynak arayışına çıktık ve 490 milyon euroluk sendikasyon kredisi oluşturduk. Ve bu kredi 3,20 faizli 4 yıl ödemesiz, 12 yıllık bir kaynaktı. Bu ne demek biliyor musunuz? Buca metrosunun imalat süresi 4 yıl. Bu 4 yıllık imalat süresi ayrıca kredinin ödemesiz dönemine denk geliyor. Kredinin ödemesi başladığında metro hattı faaliyete başladığı için; biz günde 400 bin yolcuyu taşıyacağız. Bu senede 45 milyon euroluk bir kaynak demektir. Ödeme dönemindeki 12-13 yıl içinde bütün bu finansmanı geri ödemiş olacağız.” diye konuştu.
KENTSEL DÖNÜŞÜM MESAJLARI
Kentsel dönüşümde önemli noktaya geldiklerini belirten Soyer; “Kentsel dönüşüme bir tane apartmanla başladık. Adına ‘Halk Konut’ dediğimiz bir kooperatifçilik çalışmasıydı bu. Çok zor bir işlemdi aslında. Çünkü kat maliklerinin, kat maliklerinden çıkması ve arsa hissedarı olması gerekiyordu. Neden kooperatif kurdurduk kat maliklerine? Çünkü belediyenin şirketleriyle bir müteahhitlik hizmeti vermek istedik. Kurulan kooperatifle, belediyemizin İZBETON şirketi yüzde 1 kar marjıyla bir protokol yaptı ve inşaata başladı. Depremde hasar gören binalar için verdiğimiz ekstra yüzde 20’lik emsal artışı nedeniyle de bu imalatı İZBETON şirketi karşılayabilir hale geldi. O günden itibaren 30’a yakın kooperatif kuruldu. Kurulan kooperatiflerle de yine bizim belediye şirketimiz, binaların yenilenmesi için protokoller yapıyor ve inşaata başlıyor. Yani her apartman maliki kendi müteahhidi oluyor.” ifadelerini kullandı.
“ATIK SU TESİSLERİNİ TEMİZLEDİK VE ONARDIK”
İzmir’deki koku sorununun kalmadığını söyleyen Soyer, körfezin yüzülebilir olması için çok az kaldığını da dile getirdi. Atık su arıtma tesisleri ve körfez temizliği hakkında açıklama yapan Soyer şu şekilde konuştu:
İzmir’in koku ve arıtma tesisleri sorunu 50 yıl öncesine götürülebilecek bir mesele. 50 yıl önce çocukluğumda, körfezde yüzerdim. Sonra İzmir’in körfezi kirlenmeye başladı. Çünkü İzmir’in atık suları denize deşarj edilmeye başladı. Bunu ortadan kaldırmak üzere “Büyük Kanal Projesi” adında bir proje yapıldı. Bu proje İzmir’in tüm atık suyunu 2 büyük arıtma tesisine taşıyan 65 kilometrelik dev kanaldı. Ve bu proje yapılır yapılmaz koku sorunu bıçakla kesilir gibi kesildi. Fakat bazı tasarım sorunları olduğu ortaya çıkmaya başladı. En temel tasarım hatası, “bileşik sistem” denilen bir sistemle bu suyun taşındığı ortaya çıktı. Yani yağmur suları ve pis suyun birlikte o tesislere taşıyor. Ve dolayısıyla büyük kanal sadece pis suyu değil, yağmur sularını da arıtma tesisine taşıyor. Bu ne demek? Siz artıma tesisini 100 birim suyu arıtmak için yapmışsınız. Fakat 150-160 birim su taşıyorsunuz. Ne oluyor? Arıtma tesisinin kapasitesini aşan bir tablo ortaya çıkıyor. Dolayısıyla da kapasitesini aştığı için gelen suları tam olarak temizleyemeden körfeze deşarj ediyor. Bu hem körfezdeki kirliliği artıran hem de kokuyu tekrar getiren bir sorun ortaya çıkarıyor.
Bununla beraber o tesis yapıldığından beri hiç revizyon görmediği için o büyük havuzlar hiç tamamen temizlenmediği için, bakım görmediği için tam fonksiyonlarını da kaybeder bir noktaya gelmişti. Biz bu tespitleri yaptıktan sonra, pisliği halının altına süpürmek yerine bununla mücadele etmemiz gerektiğine karar verdik. Onun için şehrin merkezinde 270 km yağmur suyu-pis su ayrıştırma kanalı yaptık. Bu çok sıkıntılı bir süreçti. Alt ve üst yapısı bitmiş mahallelere, semtlere girip yollarını tekrar kazdık. Fakat bu 270 kilometrenin ayrıştırması çok olumlu bir etki yarattı. Bu sayece yağmur suları direkt olarak körfeze, pis su da arıtma tesislerine gitmeye başladı. Çiğli’deki en büyük arıtma tesisimizin 3 fazı vardır. Geçen kış içinde her birinin dev havuzlarını tamamen boşalttık, tamamen temizledik. Suyun deşarj edildiği noktadaki çamuru da kaldırdık, orayı da temizledik. Arıtılan sulardan kalan çamuru kurutup, çamuru işleyen lisanslı tesislere taşımaya başladık. Dolayısıyla kirliliğin ana sebeplerini geçen kış içinde ortadan kaldırdık. Özetle; şunu net olarak söyleyebilirim: İzmirliler de bunun farkında. Yaşadığımız koku meselesini bu yaz neredeyse hiç yaşamadık. Koku ile ilgili gelen şikayetlerin yüzde 90 oranında azaldığını tespit ettik. Koku sorunu ortadan kalktı. Bu da bizim, körfezin tekrar yüzülebilir hale gelmesi için izlediğimiz yolun doğruluğunu kanıtlamış oldu. Bunun sürdürülebilir olması için 4. fazın yapımına başladık, ihalesini gerçekleştirdik. Bu sayede 1 milyon metre küpün üzerine çıkan bir kapasiteye erişmiş olacağız.
“İZMİR AKDENİZ’İN EN ÖNEMLİ LİMAN ŞEHİRLERİNDEN BİRİ OLACAK”
Ümit Özlale’nin adaylığı hakkında; “Gönül isterdi ki ittifak devam etsin. Ama İzmir için çok önemli bir kayıp yaratmayacaktır. Ben İYİ Parti adayına da hayırlı uğurlu olsun diyorum.” diyen Soyer, gelecek seçimde eğer tekrar başkan seçilirse İzmir’i Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri yapacağının sözünü verdi. Soyer; “Ben yapamadığım kalan yüzde 20’yi yapayım diye tekrar aday olmak istiyor değilim. O sadece işin mecburiyet kısmı. Tabii ki bitirmek isterim. Ama beni asıl heyecanlandıran bu şehrin Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olması unvanını geri elde etmek. İzmir kan kaybetmiş, güç kaybetmiş ve maalesef bu unvanını da kaybetmiş. İzmir Akdeniz’in güçlü şehirlerinden biri olmaya adaydır, bunu hak eder. Bunun için biz İzmir’i dünyayla buluşturmaya devam etmek mecburiyetindeyiz. Biz 2026 Avrupa Gençlik Başkenti’ne adayız. Şu anda finalistlerden biriyiz ve bunu kazanacağız. 2026’da dünyanın en büyük orto-kültürel denilen botanik Expo’suna ev sahipliği yapacağız. Şu an onun hazırlıklarına devam ediyoruz. Dünyanın pek çok uluslararası kuruluşuyla işbirliği içindeyiz. Bu işbirliğiyle İzmir’in adını, potansiyellerini, gücünü dünyaya tanıtmaya devam ediyoruz. O yüzden benim iddiam, benim heyecanım eğer mümkün olabilirse ikinci dönemimde bu şekilde devam etmek istiyorum.” dedi.