İzmir'de 30 Ekim 2020 tarihinde yaşanan 6,9 büyüklüğündeki deprem sonrası, depremde mağdur olan vatandaşların yeniden evlerine kavuşabilmesi için gündeme gelen emsal artışı kentte gerek siyasi partiler arasında gerekse odalar ile yerel yönetim arasında tartışmalara neden olmuştu.Bayraklı için parsel bazlı yüzde 20, ada bazlı ise yüzde 30 emsal artışı kararı alınan süreçte İzmir genelinde yer alan K planlı alanlar için de parsel bazlı yüzde 20 emsal artışı kararı alınmıştı.TMMOB tarafından mahkemeye taşınan karar 2 yıl sonra geçtiğimiz haftalarda iptal edildi.İptal kararında mahkeme şu ifadelere yer verdi;“Dava, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin 01/03/2021 tarih ve 05.196 sayılı kararıyla kabul edilen ve İzmir Genelinde 30/10/2020 Tarihinde Meydana Gelen Deprem Sonucunda 7269 Sayılı Kanun Kapsamında Ağır ve Orta Hasarlı Olarak Tespit Edilen Yapılar ile 01/01/1998 Tarihinde Yürürlüğe Giren "Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik "Öncesinde Ruhsat Alarak Yapılmış Yapılar veya 6306 Sayılı Yasa Kapsamında Riskli Yapı Olarak Belirlenen Yapıların Dönüşümüne İlişkin Yapılacak Plan ve Uygulama Çalışmalarında Uyulacak Usul ve Esasların iptaline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.5393 sayılı Belediye Kanunun Acil durum plânlaması başlıklı 53.maddesinde "Belediye; yangın, sanayi kazaları, deprem ve diğer doğal afetlerden korunmak veya bunların zararlarını azaltmak amacıyla beldenin özelliklerini de dikkate alarak gerekli afet ve acil durum plânlarını yapar, ekip ve donanımı hazırlar. (2) Acil durum plânlarının hazırlanmasında varsa il ölçeğindeki diğer acil durum plânlarıyla da koordinasyon sağlanır ve ilgili bakanlık, kamu kuruluşları, meslek teşekkülleriyle üniversitelerin ve diğer mahallî idarelerin görüşleri alınır. (3) Plânlar doğrultusunda halkın eğitimi için gerekli önlemler alınarak ikinci fıkrada sayılan idareler, kurumlar ve örgütlerle ortak programlar yapılabilir. (4) Belediye, belediye sınırları dışında yangın ve doğal afetler meydana gelmesi durumunda, bu bölgelere gerekli yardım ve destek sağlayabilir." hükmüne yer verilmiştir.5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunun Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görev ve sorumlulukları başlıklı 7.maddesinde; "Büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları şunlardır:.. b) Çevre düzeni planına uygun olmak kaydıyla, büyükşehir belediye sınırları içinde 1/5.000 ile 1/25.000 arasındaki her ölçekte nazım imar planını yapmak, yaptırmak ve onaylayarak uygulamak; büyükşehir içindeki belediyelerin nazım plana uygun olarak hazırlayacakları uygulama imar planlarını, bu planlarda yapılacak değişiklikleri, parselasyon planlarını ve imar ıslah planlarını aynen veya değiştirerek onaylamak ve uygulanmasını denetlemek; nazım imar planının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde uygulama imar planlarını ve parselasyon planlarını yapmayan ilçe belediyelerinin uygulama imar planlarını ve parselasyon planlarını yapmak veya yaptırmak..., h) Coğrafi ve kent bilgi sistemlerini kurmak..., i) Sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarının korunmasını sağlamak..., r) su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, bunun için gerekli baraj ve diğer tesisleri kurmak, kurdurmak ve işletmek; derelerin ıslahını yapmak; kaynak suyu veya arıtma sonunda üretilen suları pazarlamak... u) İl düzeyinde yapılan plânlara uygun olarak, doğal afetlerle ilgili plânlamaları ve diğer hazırlıkları büyükşehir ölçeğinde yapmak; gerektiğinde diğer afet bölgelerine araç, gereç ve malzeme desteği vermek; itfaiye ve acil yardım hizmetlerini yürütmek; patlayıcı ve yanıcı madde üretim ve depolama yerlerini tespit etmek, konut, işyeri, eğlence yeri, fabrika ve sanayi kuruluşları ile kamu kuruluşlarını yangına ve diğer afetlere karşı alınacak önlemler yönünden denetlemek, bu konuda mevzuatın gerektirdiği izin ve ruhsat vermek" kuralına yer verilmiştir.Dava dosyasının incelenmesinden; İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin 01/03/2021 tarih ve 05.196 sayılı kararıyla kabul edilen ve İzmir Genelinde 30/10/2020 Tarihinde Meydana Gelen Deprem Sonucunda 7269 Sayılı Kanun Kapsamında Ağır ve Orta Hasarlı Olarak Tespit Edilen Yapılar ile 01/01/1998 Tarihinde Yürürlüğe Giren "Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik "Öncesinde Ruhsat Alarak Yapılmış Yapılar veya 6306 Sayılı Yasa Kapsamında Riskli Yapı Olarak Belirlenen Yapıların Dönüşümüne İlişkin Yapılacak Plan ve Uygulama Çalışmalarında Uyulacak Usul ve Esasların davacı tarafından şehircilik ilke ve esaslarına aykırı olarak kabul edildiğinden bahisle iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Uyuşmazlıkta, Mahkememizin 20.09.2023 tarihli ara kararı ile uyuşmazlığın çözümü için gerekli görüldüğünden, dava konusu İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin 01/03/2021 tarih ve 05.196 sayılı sayılı kararıyla kabul edilen "İzmir Genelinde 30/10/2020 Tarihinde Meydana Gelen Deprem Sonucunda 7269 Sayılı Kanun Kapsamında Ağır ve Orta Hasarlı Olarak Tespit Edilen Yapılar ile 01/01/1998 Tarihinde Yürürlüğe Giren "Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik " Öncesinde Ruhsat Alarak Yapılmış Yapılar veya 6306 Sayılı Yasa Kapsamında Riskli Yapı Olarak Belirlenen Yapıların Dönüşümüne İlişkin Yapılacak Plan ve Uygulama Çalışmalarında Uyulacak Usul ve Esasların” belirlenmesine ilişkin düzenlemenin şehircilik ilkeler ve planlama esaslarına, imar mevzuatına, kamu yararına ve ilgili diğer mevzuatlara uygun olup olmadığının, iddia ve savunmalarda belirtilen hususlar da dikkate alınmak suretiyle tespiti amacıyla dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesi üzerine, bilirkişiler Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Mert Çubukçu, Öğretim Görevlisi Dr. Levent Ünverdi ve Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şebnem Gökçen tarafından hazırlanarak sunulan bilirkişi raporunda özetle, ''...Dava konusu usul ve esaslar temel olarak, İzmir ili genelinde 30.10.2020 tarihinde meydana gelen deprem sonucunda 7269 sayılı kanun kapsamında ağır ve orta hasarlı olarak tespit edilen ruhsatlı yapıların yıkılıp yeniden yapılması (yenilenmesi) sürecinde ortaya çıkan sorunların çözümü amacıyla geliştirilmiştir. ... Dava konusu usul ve esasların temel olarak; İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin 18.09.1985 tarih ve 1587 sayılı, 04.04.1986 tarih ve 733 sayılı kararlarıyla onaylanan ve daha sonra da İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 03.04.2002 tarih ve 24 sayılı meclis kararı ve İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 10.02.1987 tarihli, yönetmeliğinin 3.13 maddesinin 1. bendinin 10.05.2002 tarihli yönetmelik ile değiştirilmesi sonucu “kat sıkıştırma” olarak da adlandırılan uygulamayı yürürlükten kaldırılan plan notuna göre yapılaşan yapı stoğunun yenilenmesi aşamasında imar planında belirlenen kat sayısı ile fiilen gerçekleşmiş katsayısı arasındaki farktan kaynaklanan problemlerin çözümü için geliştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu noktada, söz konusu usul ve esaslar bu konudaki genel çerçeveyi çizmekle birlikte, uygulamanın hangi alanlarda yapılacağına ilişkin sınırların tespiti ile bu tespitler sonucu uygulamanın yapılacağı alanda yürürlükte bulunan mer'i imar planına yönelik düzenlemelerin ilçe belediyelerince hazırlanması esas alınmıştır. ...Dava konusu usul ve esaslar irdelendiğinde, ilçe belediyeleri tarafından “Mevcut Plandaki Durumu Korunacak Alan (K)” olarak belirlenecek alanların “planlı ve sağlıklı” bir kentsel mekâna sahip olduğu gibi bir kabul üzerine geliştirilmiş olduğu izlenmektedir. ... Bu kabulün altında da doğal olarak imar planlarının hazırlanması ve onaylanması sürecinde plan bütünlüğü ile teknik ve sosyal altyapı dengesinin sağlanmış olduğu gibi bir varsayım yer almaktadır. Bu kabulü davalı idarenin savunma dilekçesinde yer alan mevcut yapı stoğunun dönüşümüme yönelik sınıflandırmadan da okumak mümkündür.Yine davalı idarenin savunmasının 6. sayfasında dava konusu “usul ve esasların” sosyal ve teknik altyapı alanı yönünden yeterli kamusal alana sahip bölgelerin “Mevcut Plandaki Durumu Korunacak Alan (K)" olarak belirleneceği ifade edilmiştir. ... Ancak, dava konusu usul ve esasların uygulanacağı bu bölgelerin oluşum süreci incelendiğinde, bu bölgelerin yeterli sosyal ve teknik donatı alanına sahip “sağlıklı kentsel bölgeler olduğu yönündeki kabulün tartışmaya açık olduğu görülmektedir. Zira yukarıda da ifade edildiği üzere dava konusu “usul ve esasların” kabul edilmesini nedenleyen yapılar, aynı zamanda mer'i imar planlarında öngörülen yapı ve nüfus yoğunluklarından bağımsız olarak meclis kararı ile kabul edilen ilave plan notunun yaklaşık 16 yıl boyunca uygulanması sonrasında (Konak, Karşıyaka, Bornova, Balçova gibi ilçe sınırları içerisinde yer alan belirli bölgelerde) ortaya çıkan kentsel dokular içerisinde yer almaktadır. Bir diğer anlatımda söz konusu plan notu İlavesi, temel olarak onaylandığı tarihten itibaren zaten plan bütünlüğünün ve teknik-sosyal altyapı dengesinin bozulmasına neden olmuştur. Bu noktada dava konusu usul ve esasların A-Tanım bölümünün 2. maddesinde “...mevcut ruhsatlı yapıların yoğunluk ve gabarileri esas alınarak iş ve işlemler yürütülür, nüfus yoğunluğunda artışa neden olacak değişiklik ve revizyonlar yapılamaz.” ve B-Uygulamaya Esas Hükümler bölümünün 1. Maddesinde “Mevcut ruhsatlı yapının yer aldığı kadastral/imar parselinin yürürlükteki imar planında sosyal ve teknik altyapı alanlarına isabet eden kısımları bedelsiz olarak kamu eline geçmeden uygulama yapılamaz.” hükümleri ile teknik ve sosyal altyapı dengesinin korunduğunu iddia etmek mümkün olsa da, yukarıda da belirtildiği üzere bu denge esasen 1985 tarihli ilave plan notu ile bozulmuştur. Dolayısıyla, teknik ve sosyal altyapı alanlarının yeterliliği gibi bir temel üzerine kurulan sağlıklı kent parçalarından söz etmek olası değildir. 1985 yılında onaylanan plan notu ilavesi, uygulandığı bölge sınırları içerisinde sosyal ve teknik altyapı yeterliğini azaltmanın ötesinde nüfus ile teknik ve sosyal altyapı alanları arasında kurulan denge ile plan bütünlüğünü de bozmuştur. Bu için uygulanacağı yönündeki kabul geçerliliğini yitirmektedir. Bu anlamda da planlama ilke ve esasları ile çelişmektedir. ... Dava konusu usul ve esaslar, ilçe belediyeleri tarafından belirlenecek “Mevcut Plandaki Durumu Korunacak Alan (K)” sınırları içerisindeki yapı stoğunda mer'i imar planında öngörülmeyen bir yapı ve nüfus artışının sürekli sağlarken, aynı zamanda planlamanın eşitlik ilkesine de aykırı bir durum ortaya çıkarmaktadır. Zira, ilçe belediyeleri tarafından belirlenecek “Mevcut Plandaki Durumu Korunacak Alan (K)" sınırları içerisinde kalan ve söz konusu usul ve esasların uygulanacağı yapılar; * 7269 sayılı kanun kapsamında ağır ve orta hasarlı olarak tespit edilen yapılar* 01.01.1998 tarihinde yürürlüğe giren “Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik” öncesinde ruhsat alarak yapılmış yapılar* 6306 sayılı yasa kapsamında “Riskli Yapı" olarak belirlenen yapılar ile sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla, bu koşulları sağlamayan yapılar dava konusu usul ve esaslar çerçevesindeki uygulamalar kapsamında değerlendirilmeyecektir. Ancak “Mevcut Plandaki Durumu Korunacak Alan (K)” sınırları içerisinde kalan ve mevcut imar planında öngörülen kat adetinden fazla yapılaşan yapılara yönelik ilave plan notu 10.05.2002 tarihli yönetmelik değişikliği ile ortadan kaldırılmış ve bu tarihten sonra aynı alanda yer alan parsellerdeki yapılaşmalar meri imar planı kararlarına göre gerçekleşmiştir. Bir diğer ifadeyle, 2002 yılında sonra yapılan yapılar*1 kat avantajından yararlanmamış, mer'i imar planında öngörülen kat sayısına göre yapılaşmıştır. Dolayısıyla, bu uygulamanın 5 yıl için geçerli olacağı hususu da göz önüne alındığında usul ve esaslarda belirlenen koşulları sağlayamayan yapılar*1 kat avantajını kullanamayacağı için özünde planlamanın “eşitlik ilkesine” aykırı bir durum ortaya çıkacaktır. Oysa ki, planlamanın en temel ilkelerinden birisi de eşitlik ilkesidir. Bu noktada, söz konusu yapıların yürürlükteki imar planı kararlarına göre ruhsatlı bir biçimde yapılaşmış olduğu, bu durumun anılan yapılarda yaşayan mülk sahipleri için bir müktesep hak oluşturduğu ve deprem sonrasında ağır ve orta hasarlı bu yapı stoğunun gelinen noktada serbest piyasa koşulları içerisinde yenilenmesinin öngörüldüğü hususları gözönüne alındığında dava konusu usul ve esasların sorunun çözümü açısından bir araç olarak görülmesi gerektiğini iddia etmek mümkündür.... Dava konusu usul ve esaslar özünde deprem sonrası ortaya çıkan bir sorunun çözümü amacıyla geliştirilmiş olmakla birlikte planlamanın eşitlik ilkesini gözetmemiş olması açısından Heyetimizce planlama ilke ve esaslarına aykırı olarak değerlendirilmiştir.... Üçüncü olarak; dava konusu usul ve esasların belirlenmesini nedenleyen ve plan notu ilavesi ile imar planında öngörülen kat adetinin üzerinde yapılaşan yapı stoğunun yer aldığı bölgelerde yürürlükte olan imar planları; Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Afet İşleri Genel Müdürlüğü'nün 15 Ekim 1999 tarih ve 12297 sayılı ve “17 Ağustos 1999 Marmara Depremi Sonrasında Planlama ve Yapılaşmalarla İlgili İşlemler” başlıklı genelgesi sonrasında zorunlu hale gelen Jeolojik Etüd, Jeolojik-Jeoteknik Etüd ve Mikrobölgeleme Etüd çalışmalarından elde edilen sonuçlar dikkate alınarak hazırlanmamıştır. ... Oysa ki, 1999 depremi sonrasında jeolojik-jeoteknik veya mikro bölgeleme etüt raporu onaylanmadan imar planı hazırlanamayacağı yasal bir zorunluluk olarak hükme bağlanmıştır. Bunun yanında, İzmir İli, Seferihisar İlçesi açıklarında 30.10.2020 tarihinde meydana gelen deprem neticesinde yaşanan afet sebebiyle yapılarda meydana gelen hasar sonucunda Adalet ve Manavkuyu Mahalleleri'nde ilan edilen “Rezerv Yapı Alanları'nda yapılaşma koşulları 8 kattan 6 kata indirilmiş, yine anılan bölgede yer alan ve Seferihisar depremi sonrasında planlanan “Bayraklı Rezerv Alanı'nda inşa edilen yapıların kat sayısı 5 kat ile sınırlandırılmıştır. Hal böyleyken, yukarıda tarif edilen nitelikte bir etüde dayalı olmadan imar planında belirlenen kat sayısının da üzerinde bir kat sayısının parsel bazında getirilmiş olmasının planlama ilke ve esasları ile çelişmektedir. Tüm bu tespit ve değerlendirmeler çerçevesinde Bilirkişi Heyetimiz, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 01.03.2021 tarih ve 05.196 sayılı kararıyla kabul edilen ve İzmir genelinde 30.10.2020 tarihinde meydana gelen deprem sonucunda 7269 sayılı Kanun kapsamında ağır ve orta hasarlı olarak tespit edilen yapılar ile 01.01.1998 tarihinde yürürlüğe giren “Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik” öncesinde ruhsat alarak yapılmış yapılar veya 6306 sayılı Yasa kapsamında “Riskli Yapı Olarak Belirlenen Yapıların Dönüşümüne İlişkin Yapılacak Plan ve Uygulama Çalışmalarında Uyulacak Usul ve Esaslarının” şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu yararına ve planlamanın eşitlik ilkesine uygun olmadığı..." yönünde görüş ve kanaatlere yer verildiği görülmektedir. Anılan bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edilmesi üzerine davalı idarece ve davalı idare yanında müdahiller yapılan itirazlar, raporun dayandığı bilimsel tespit ve değerlendirmeler itibariyle yerinde görülmediğinden, bilirkişi raporu Mahkememizce hükme esas alınabilecek nitelik ve yeterlikte bulunmuştur. Bu durumda, Mahkememizce yapılan değerlendirmede; uyuşmazlık konusu usul ve esasların Jeolojik Etüd, Jeolojik-Jeoteknik Etüd ve Mikrobölgeleme Etüd çalışmalarından elde edilen sonuçlar dikkate alınmadan hazırlandığı ve imar planında belirlenen kat sayısının da üzerinde bir kat sayısının parsel bazında getirildiği, “Mevcut Plandaki Durumu Korunacak Alan (K)” sınırları içerisindeki parsellere getirilen ilave kat artışının anılan alan sınırları dışında yer alan parsellerin yararlandırılmaması eşitlik ilkesine aykırı olduğu, uyuşmazlık konusu usul ve esasların teknik ve sosyal altyapı alanlarının yeterliliği kabulü üzerirne kurulan sağlıklı kent parçalarından söz etmenin mümkün olmamasına rağmen söz konusu usul ve esasların bu kabul üzerine kurulması hususları dikkate alındığından uyuşmazlık konusu işlemin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu yararına ve planlamanın eşitlik ilkesine uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.”YENİ EMSAL GÜNDEME GELİYOR
Yaşanan gelişme sonrası ise gözler İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’ne çevrilmiş durumda. Cumhur İttifakı Üyeleri tarafından verilen önerge ile yeni bir emsal artışı kararını meclise getirmeye hazırlanılan süreçte, ilgili gündem maddesi şu şekilde; “İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin 01/03/2021 tarihli ve 05.196 sayılı Kararı ile İlçe Belediyeleri tarafından tespit edilmiş olan "Mevcut Plandaki Durumu Korunacak Alan" sınırları dışında kalan 7269 sayılı Kanun kapsamında ağır ve orta hasarlı olarak tespit edilen ruhsatlı yapılarla, 6306 sayılı Kanun kapsamında riskli yapı olarak tespit edilmiş yapıların dönüşümü için; İzmir il Sınırları içerisinde 30 Ekim Depremi sonrası 7269 sayılı Kanun Kapsamında ağır ve orta hasarlı tespiti yapılmış ruhsatlı yapıların bulunduğu parsellerle 01/01/1998 tarihinde yürürlüğe giren “Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik" öncesinde ruhsat almış veya 6306 sayılı Kanun kapsamında riskli yapı olarak tespit edilmiş yapıların dönüşümüne ilişkin yapılacak olan yeni inşaat ruhsatı müracaatlarında; talep edilmesi durumunda, yapı ruhsatı ve eki mimari projesinden hesaplanan toplam yapı inşaat alanına %20 ilave edilir. Yeni yapılacak yapılarda, toplam yapı inşaat alanına ilave edilen %20 artış; ruhsat ve eki mimari projesinde belirlenen kat adedinden 2 kat fazla olarak kullanılabileceği gibi taban alanında da kullanılabilir. Ancak aynı ada/parsel içerisinde yer alan ve gabarisinde ruhsatlı olarak teşekkül etmiş mevcut yapıların bahçe mesafelerini dikkate alarak Teknik Komisyon tarafından ada bazında kitle etüdü hazırlanması ve taban alanı yapı yaklaşma mesafeleri içerisinde kalmak koşulu ile parsel alanının %60’ını geçemez.” şeklinde düzenleme getirilmesine yönelik Yazılı Önerge. (Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeleri Hakan YILDIZ, Özgür HIZAL, Cüneyt UMUTLU. E.1494164)”
Yaşanan gelişme sonrası ise gözler İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’ne çevrilmiş durumda. Cumhur İttifakı Üyeleri tarafından verilen önerge ile yeni bir emsal artışı kararını meclise getirmeye hazırlanılan süreçte, ilgili gündem maddesi şu şekilde; “İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin 01/03/2021 tarihli ve 05.196 sayılı Kararı ile İlçe Belediyeleri tarafından tespit edilmiş olan "Mevcut Plandaki Durumu Korunacak Alan" sınırları dışında kalan 7269 sayılı Kanun kapsamında ağır ve orta hasarlı olarak tespit edilen ruhsatlı yapılarla, 6306 sayılı Kanun kapsamında riskli yapı olarak tespit edilmiş yapıların dönüşümü için; İzmir il Sınırları içerisinde 30 Ekim Depremi sonrası 7269 sayılı Kanun Kapsamında ağır ve orta hasarlı tespiti yapılmış ruhsatlı yapıların bulunduğu parsellerle 01/01/1998 tarihinde yürürlüğe giren “Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik" öncesinde ruhsat almış veya 6306 sayılı Kanun kapsamında riskli yapı olarak tespit edilmiş yapıların dönüşümüne ilişkin yapılacak olan yeni inşaat ruhsatı müracaatlarında; talep edilmesi durumunda, yapı ruhsatı ve eki mimari projesinden hesaplanan toplam yapı inşaat alanına %20 ilave edilir. Yeni yapılacak yapılarda, toplam yapı inşaat alanına ilave edilen %20 artış; ruhsat ve eki mimari projesinde belirlenen kat adedinden 2 kat fazla olarak kullanılabileceği gibi taban alanında da kullanılabilir. Ancak aynı ada/parsel içerisinde yer alan ve gabarisinde ruhsatlı olarak teşekkül etmiş mevcut yapıların bahçe mesafelerini dikkate alarak Teknik Komisyon tarafından ada bazında kitle etüdü hazırlanması ve taban alanı yapı yaklaşma mesafeleri içerisinde kalmak koşulu ile parsel alanının %60’ını geçemez.” şeklinde düzenleme getirilmesine yönelik Yazılı Önerge. (Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeleri Hakan YILDIZ, Özgür HIZAL, Cüneyt UMUTLU. E.1494164)”