Gıda ve beslenme alanındaki sağlığı tehlikeye atan ve medya aracılığıyla hızla yayılan yanlış söylem ve iddialara dikkat çeken Prof. Dr. Tayfun Uzbay, “Dava açıyorsunuz beraat ediyorlar. Çünkü yasalarımızda böyle bir şey düzenlenmemiş. Bu şarlatanlara karşı ABD’deki yasaları bizim de çıkarmamız gerekiyor” dedi.
Gıda Aydınlatma Platformu tarafından düzenlenen 3. Gıda ve Beslenme Bienali’nin son gününde öğleden sonraki “21. Yüzyılda Gıda Korkusu” oturumunda konuşan Üsküdar Üniversitesi Nöropsikofarmakoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Tayfun Uzbay, konunun uzmanı olmadıkları halde gıda ve beslenme alanındaki yanlış söylemleriyle insan sağlığını tehlikeye atan “şarlatanlara” sert çıktı.
Bugünlerde gündem olan koronavirüs konusunda sosyal medyanın karpuz gibi ikiye bölündüğünü, hatalı ve gerçek haberler olduğunu, insanların hangisine inanacağını şaşırdıklarını vurgulayan Uzbay, medyanın bilim insanları, popüler yazarlar, din adamları ve kanaat önderlerini kullanarak algı oluşturduğunu bildirdi.
Çeşitli gıda takviyeleri, takviye pre-probiyotikler, vitamin, mineral alınmasını öneren akademisyenler olduğunu anımsatan Uzbay, önce mikrobiyotada neyin bozuk olduğunun bilinmesi gerektiğini söyledi. Uzbay, “Bunları gereksiz kullanırsanız para harcarsınız, kullandığınız ilaç ve tedavilerin etkisini azaltır, bazılarının bağımlılık riski vardır, zarar görürsünüz, karaciğer, böbrek gibi atılım organlarında hasara yol açabilir” diye konuştu.
Uzbay, sunumunu, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim manevi mirasım akıl ve ilimdir” sözüne atıf yaparak, “İlim ve aklın dışına çıktığınız zaman bir minicik mikroorganizmanın dünya ekonomisine neler yaptığını hepimiz görüyoruz” ifadeleriyle tamamladı.
Oturumun moderatörlerinden Prof. Dr. Asiye Nuhoğlu, gıda, beslenme ve sağlık konularında yapılan açıklamaların çek edilmesi adına bir bilimsel kurul olması, kanıta dayalı bilgilerle haber yapılması gerektiğini söyledi.
Gıda katkı maddelerinin gıdalarda ne kadar kullanılacağının Codex Alimentarius Kararları ile belirlendiğini ifade eden Çırak, bazıları E kodu taşıyan kabartma tozu, limon tuzu, vanilya, şekerin hemen tüm evlerde kullanıldığını belirterek, şöyle devam etti:
Doktor dizileri var şu ara, büyük ilgi görüyor. Anladım ki, insanlar doktorların ilgisine aç. İnsanlar kendisini internetten tedavi etmeye çalışıyorlar. Bir hekime gidin, internetten baktım, şu hastalık var bende derseniz, tepki alırsınız. Google şikayetinizi yazdığınızda olabilecek senaryoların hepsi orada var.
TV’lere çıkan hocalardan, lütfen bir şey önerirken insanlar bunu alabilecek mi diye düşünmelerini rica ediyorum.
İnsan vücudunun mide gibi bir savunma mekanizması var. Birçok zararlı madde mide asidinde parçalanıyor, baş edemediğinde kusma eğiliminde oluyor.
Diğer tehlikeler; Pestisitler, genetik miras, çevre kirliliği, egzoz gazları, radon gazı, çürük binalar, zararlı alışkanlıklar. Sizi gıdalardan fazla hasta edecek birçok faktör var.”
Oturumun moderatörlerinden Prof. Dr. Asiye Nuhoğlu da, “Her gıda maddesi ihtiyaç. Günlük beslenmede karbonhidrata da ihtiyaç var. Ekmek de bunun içinde. Tuz düşüklüğünün beyin kanamasına, çocukta zeka geriliğine yol açtığını biliyoruz. Genetik mirası en iyi etkileyebilecek çevresel faktörlerden birisi beslenmedir. Korumak tedavi etmekten çok daha iyi ve daha az maliyetli. O nedenle koruyucu sağlığa daha fazla önem veriliyor” diye konuştu.
Gıda Aydınlatma Platformu tarafından düzenlenen 3. Gıda ve Beslenme Bienali’nin son gününde öğleden sonraki “21. Yüzyılda Gıda Korkusu” oturumunda konuşan Üsküdar Üniversitesi Nöropsikofarmakoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Tayfun Uzbay, konunun uzmanı olmadıkları halde gıda ve beslenme alanındaki yanlış söylemleriyle insan sağlığını tehlikeye atan “şarlatanlara” sert çıktı.
“Sosyal medya koronavirüs konusunda karpuz gibi ikiye bölündü”
Son yıllarda dünyada post-truth (gerçekler yerine yanıltıcı bilgilerle algıyı yönetme) yaklaşımının yaygınlaştığına dikkat çeken Uzbay, bu terimin en çok ABD Başkanı Donald Trump’ın söylemleriyle tartışma konusu olduğunu söyledi.Bugünlerde gündem olan koronavirüs konusunda sosyal medyanın karpuz gibi ikiye bölündüğünü, hatalı ve gerçek haberler olduğunu, insanların hangisine inanacağını şaşırdıklarını vurgulayan Uzbay, medyanın bilim insanları, popüler yazarlar, din adamları ve kanaat önderlerini kullanarak algı oluşturduğunu bildirdi.
“Mehmet Öz, THY’de işe girdi!”
Bilginin erişilebilir olmasının o bilginin doğru olduğu anlamına gelmediğinin altını çizen Uzbay, “14 günde kilo verdiren Sihirli Diyetler” gibi, gıda ve beslenme alanında medyadaki çarpıcı başlıklara vurgu yaptı. ABD’de bir kalp damar cerrahisi uzmanı olan Dr. Mehmet Öz’ün bir anda beslenme alanına dönüş yaparak, “Mehmet Öz Show” programıyla popüler olduğuna dikkat çeken Tayfun Uzbay, ancak hatalı bilgiler vererek, toplum sağlığını tehlikeye atmaktan 9 milyon dolar ceza kesildiğini anımsattı. Mehmet Öz’ün en son THY reklamlarında rol aldığını belirten Uzbay, “Şimdi o alandan elini eteğini çekti, en son olarak THY’de işe girdi” ifadesini kullandı.“Şarlatanlara karşı yasa çıkarılmalı”
Beslenme uzmanı olmadığı halde Prof. Dr. Canan Karatay’ın da medyaya yansıyan iddialı söylemlerine de işaret eden Uzbay, Karatay’ın “Gerçek Tıbbın 10 Şifresi” kitabının yasaklanması gerektiğini dile getirdi. Karatay’ın bilgileri çarpıttığını vurgulayan Tayfun Uzbay, tuzu kısıtlaması gerekirken, Karatay’ın önerisiyle kaya tuzu tüketenlerin ne durumda olduğunun bilinmediğini söyledi. Karatay’ın açılan davalardan beraat ettiğini belirten Uzbay, “Çünkü yasalarımızda böyle bir şey yok. Bu şarlatanlara karşı ABD’deki benzer yasalar gibi bizim de yasalar çıkarmamız gerekiyor” dedi.Çeşitli gıda takviyeleri, takviye pre-probiyotikler, vitamin, mineral alınmasını öneren akademisyenler olduğunu anımsatan Uzbay, önce mikrobiyotada neyin bozuk olduğunun bilinmesi gerektiğini söyledi. Uzbay, “Bunları gereksiz kullanırsanız para harcarsınız, kullandığınız ilaç ve tedavilerin etkisini azaltır, bazılarının bağımlılık riski vardır, zarar görürsünüz, karaciğer, böbrek gibi atılım organlarında hasara yol açabilir” diye konuştu.
Uzbay, sunumunu, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim manevi mirasım akıl ve ilimdir” sözüne atıf yaparak, “İlim ve aklın dışına çıktığınız zaman bir minicik mikroorganizmanın dünya ekonomisine neler yaptığını hepimiz görüyoruz” ifadeleriyle tamamladı.
“Bilimsel kurul olmalı”
DHA Muhabiri Gül Kaba, ajans haberciliğini anlattığı “Kim yapıyor bu haberleri?” sunumunda, uzmanların açıklamalarını yorum katmadan verdiklerini söyledi. Kaba, “Gıda Aydınlatma Platformu çok önemli bir işleve sahip. Her türlü işbirliğine açığım” dedi.Oturumun moderatörlerinden Prof. Dr. Asiye Nuhoğlu, gıda, beslenme ve sağlık konularında yapılan açıklamaların çek edilmesi adına bir bilimsel kurul olması, kanıta dayalı bilgilerle haber yapılması gerektiğini söyledi.
“Fizik de aldatmacalara alet ediliyor”
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Fizik Bölümü’nden Doç. Dr. Çağrı Çırak ise “Mantıklı Yaşama Sanatı” başlıklı sunumunda, gıda ve beslenme alanındaki gibi “Kuantum Fiziği ile Şifa Rehberi” gibi fiziğin de alet edildiği aldatmacalar olduğuna dikkat çekti.Gıda katkı maddelerinin gıdalarda ne kadar kullanılacağının Codex Alimentarius Kararları ile belirlendiğini ifade eden Çırak, bazıları E kodu taşıyan kabartma tozu, limon tuzu, vanilya, şekerin hemen tüm evlerde kullanıldığını belirterek, şöyle devam etti:
“Organik diyerek insanları kandırıyorlar”
“Katkı maddesi deyince çoğu insanda bir korku oluşuyor. Vücudumuz, bitkiler bir kimyasal reaktör. Vücudumuzda o kadar reaksiyon gerçekleşiyor ki, bunu herkesin bilmesi mümkün değil. Yapıtaşlarımız da kimyasal. Kimyasallardan korkmamak lazım. Organik gıdalar varken ne gerek var derseniz, insanları çok güzel kandırıyorlar. Organik tarımın enerji alanından karşılığı da var. Bütün aletler elektrikli, o zaman telefonu elinden bırakacaksın. Bütün bir ülkenin enerjisini rüzgar enerjisi ile karşılayamazsınız. Gıdalar, gıda katkıları biz istediğimiz var.“Ambalajlı gıda korkusu var”
Bir de ambalajlı gıda korkusu olanlar var. Hijyenik olarak sunuyorsa, bu sektörün suçu ne? Ana akım medyanın çok büyük etkisi var. Hemen galeyana geliyoruz, her şeye çok çabuk inanıyoruz. Ama önce neye inandığımızı bilmemiz lazım. Palm yağı kanser yapıyor haberleri çıktı. Dünyanın başka bir coğrafyasında yaşıyor olsaydık, ekmeğimizi palm yağına banıyor olacaktık, zeytinyağını belki hiç tanımayacaktık. Bitkisel yağ tüketiminde Palm yağı oranı yüzde 73 iken, zeytinyağı tüketimi yüzde 3. Palm yağı tüketimine bakarsanız, dünyanın en az yarısının ölmesi lazımdı.“Hocaların yemeyin dediği şeyleri listelerseniz, ortada bir şey kalmıyor”
Farklı hocaların yemeyin dediğini listelerseniz, ortada bir şey kalmıyor. Birisi zeytinyağı ile anne sütü aynı düzeydedir, diyor. Bunu dinleyip çocuğuna zeytinyağı içirmek isteyen anneler çıkabilir. Bir de çıkıp kendisine açılan davalarla övünüyor.Doktor dizileri var şu ara, büyük ilgi görüyor. Anladım ki, insanlar doktorların ilgisine aç. İnsanlar kendisini internetten tedavi etmeye çalışıyorlar. Bir hekime gidin, internetten baktım, şu hastalık var bende derseniz, tepki alırsınız. Google şikayetinizi yazdığınızda olabilecek senaryoların hepsi orada var.
“İnsanların derdi açlık”
Dünyada birçok insanın derdi onu mu yesem, bunu mu yesem değil. Millet aç. Ekmek yemeyelim tamam ama fırından 10 ekmek alan birisini gördünüz mü? Kültürel bir etkinlik için mi alıyor onu?TV’lere çıkan hocalardan, lütfen bir şey önerirken insanlar bunu alabilecek mi diye düşünmelerini rica ediyorum.
İnsan vücudunun mide gibi bir savunma mekanizması var. Birçok zararlı madde mide asidinde parçalanıyor, baş edemediğinde kusma eğiliminde oluyor.
“Gıdalardan fazla hasta edecek birçok faktör var”
Gıdaların dışında çok büyük tehlikeler de var. Birisi hileli gıdalar. Bir ilaç etken maddesi eklendiğinde, siz istemediğiniz, tehlikeli bir etken maddeyi vücudunuza alıyorsunuz. Bunun adı tağşiş değil, hiledir. Bu insanları hapse atmak lazım.Diğer tehlikeler; Pestisitler, genetik miras, çevre kirliliği, egzoz gazları, radon gazı, çürük binalar, zararlı alışkanlıklar. Sizi gıdalardan fazla hasta edecek birçok faktör var.”
Sağlıklı insanların koronavirüse karşı maske kullanımı doğru mu?
Doç. Dr. Çırak, koronavirüs riskine karşı maske kullanımı için de, “Sayın Bakan sağlıklı insanların kullanmaması gerektiğini açıkladı. Bu maskeyi taktığınızda yüzünüzle maske arasında çok küçük açıklıklar olur. Bir akışkanı çok küçük bir aralıktan akmaya zorlarsanız, düşük basınç bölgesi oluşturursunuz. Maskeyi taktığınızda başınızın etrafındaki havanın o bölgeye yönelmesine neden olur. Bu aslında virüslerden korunurken, çok daha fazlasını kendinize çekmeniz anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.Oturumun moderatörlerinden Prof. Dr. Asiye Nuhoğlu da, “Her gıda maddesi ihtiyaç. Günlük beslenmede karbonhidrata da ihtiyaç var. Ekmek de bunun içinde. Tuz düşüklüğünün beyin kanamasına, çocukta zeka geriliğine yol açtığını biliyoruz. Genetik mirası en iyi etkileyebilecek çevresel faktörlerden birisi beslenmedir. Korumak tedavi etmekten çok daha iyi ve daha az maliyetli. O nedenle koruyucu sağlığa daha fazla önem veriliyor” diye konuştu.