CHP Tarım Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, 2002’den bu yana çiftçinin bankalara borcunun 81 kat artmış olduğunu ifade ederken 600 bin çiftçinin de tarımdan çekildiğini dile getirdi.
Programdan satır başları şöyle...
TÜKENMİŞ BİR EKONOMİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ
Dövize bağlı faiz konusu gündeme geldiğinde ekonomistler bundan sonra kambiyo modeline geçtiğimizi söylediler. Yani paranın kontrollü olarak piyasada durması ve işlem görmesi. Adım adım oraya gidiyoruz. Birçok tedbirler aldılar. Önce faiz korumalı döviz sistemine geçtiler ardından çeşitli yöntemlerle parayı piyasadan çekmeye çalıştılar. Diğer taraftan sürekli TL basarak durumu idare etmeye çalışıyorlar. İhracat yapanlara getirdikleri paranın yüzde 25’ini Merkez Bankasında tutma zorunluluğu getirmişlerdi.
Tüm bunlara baktığımız zaman gerçekten tükenmiş bir ekonomiyle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Bir tarafta açlık ve yoksulluk var. Her yerde, her ilde karşımıza çıkan iki sorun var. İşsizllik, yoksulluk ve madde bağımlılığı. İktidar bu ülkeyi mahvetti. Kelimeler de tükendi artık. Arsızlık diye bir şey var ya da hakikaten hainlik dediğimiz temel bir kavram vardır. Ülkeye ciddi anlamda hainlik ediliyor. Çünkü Cumhuriyet’in bütün değerlerini yok ettiler. Toplumun bütün kaynaklarını bitirdiler. Dağ, taş, toprak, fabrika ne varsa hepsini özelleştirme yoluyla sattılar ve satmaya devam ediyorlar.
Belki üç cümleyle şöyle söylenebilir. Beyefendiler saraylarında bugün bizlerin elinden bütün kaynakları aldılar. Çocuklarının geleceğini sağlamak için 20 yıllık kamu kaynaklarını ihale ettiler. 49 yıllık kiralamalarla torunlarının da geleceğini garanti altına aldılar. Kamu kaynağı ile sermaye transferi yaptılar. Halk umurlarında değil. Halk umurlarında olsa ve sokağa çıksalar vicdanı olan hiç kimse bu kadar duyarsız olamaz.
İKTİDAR TARIMDAN DEĞİL, ÇİFTÇİDEN KURTULMAK İSTİYOR
İktidar bu ülkenin tarımını batırmak için elinden geleni yapıyor.İktidar, tamamen yabancı şirketlerin tarımı yönetmesini istiyordu. Bundan bir kaç yıl önce tarımda ‘Japonya örneği’ diye bir konu gündeme getirdiler. Bir tarafına kamu kurumlarını, bir tarafına kooperatifleri koyup tarımı tamamen özel şirketlere vermek istiyorlardı. Aslında iktidar tarımdan değil, çiftçiden kurtulmak istiyor. Örneğin AKP iktidara geldiğinde buğday ithalatında yüzde 135 gümrük vergisi vardı. Şu an dünyada 1 ton buğday 400 dolar. 400 doların üzerine 700 dolar daha koymanız lazımdı ki buğdayı buraya getirebilesiniz. Bu kendi çiftçini koruma politikasıdır. Buğdayda yüzde 135 olan gümrük duvarları saray iktidarı tarafından 2017-18’de sıfırlandı. Daha iki gün önce Karabağ’da 30’un üzerinde ürün sıfır gümrükle tarife kontenjan denen bir sistemle ülkeye sokuldu.
Yeni dünya düzeninde kapitalizm çökmüştür. Kapitalizm AKP ve saray aracılığıyla sosnuna kadar uygulanmıştır. İthalat sopasını 2003 yılından itibaren gündeme getirdi, uyguladı, önce uzun yıllar çiftçiyi terbiye etti. Bugün 30 bin çiftçi tarımdan uzaklaşmışsa buna en büyük sebep ithalat politikalarıdır. İkinci olarak, çiftçi zarar ediyor ama bu zararını kimse görmüyor. 2002-2003 yıllarında 2 milyon 700 bin çiftçi var, şu anda 2022’de 2 milyon 100 bin çiftç, var. 600 bin çiftçi azalmış. 2002’de çiftçinin bankalara borcu 2.4 milyar, 2022’de 195 milyar. Çiftçinin borcu 81 kat artmıştır.
AKP döneminde 25,5 milyon dönüm buğday ekim alanı daralmış. Geldiklerinde 93 milyon dönüm arazi varken şimdi yaklaşık 70 milyon dönüm ekilen alan var. Tam 25,5 milyon dönüm alan azaldı.
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK SORUNU RECEP TAYYİP ERDOĞAN’DIR
Eğer sorunun adını soğru koyarsak çözümü bulabiliriz. Şu an Türkiye’deki ekonomi ve diğer tüm alanlardaki sorunların kaynağı tek adam yönetimi. Bugün yaşadığımız ekonomik sorunların temel sorunu budur. Para politikalarını akılcı, bilimsel yöntemlerle değil de baskıyla, başka yerlere kanalize ederek, Suriye çatışması, dış güçler gibi bahaneler bularak parayı başka yerlere havale ederseniz başına gelecek budur. Şu an iktidar seçimi kazanacağını bilse İstanbul seçimlerinden 20 gün sonra seçime giderdi. Bugün de seçimi kazanacağını bilse derhal seçime gider. Şimdi sorun ne? Tek adam rejimi. Sorun kim? Recep Tayyip Erdoğan. Buradan gelmek istediğim nokta şu, biz saray iktidarına son verdiğimiz gün toplum derin bir nefes alacak. Çünkü sorunun en önemli tarafı Recep Tayyip Erdoğan.
Sadece bir iktidarın olması yeterli değil. Dünya şuna bakıyor, o iktidar demokratik mi? Yatırımcı bir ülkeye yatırım yaptığımda o ülkenin ekonomi politikalarının güvenilirliğine bakıyor. Başka bir konu ise, vergi adaletsizliğinin gidermemiz gerekiyor. Gerçek hukuk adamlarından olşan bir hukuk sistemi kurmamız gerekiyor. Hemen bir devlet planlama teşkilatı kuracağız. Liyakatı güçlendireceğiz. Liyakat, adalet düzeni, hırsızlığı ve israfı kesme ve Recep Tayyip Erdoğan...
Bunları değiştirdik mi bir anda ülke düzelir. Umutsuzluğa gerek yok. Bu ülke çok dinamik, çok zengin bir ülke. Başarabiliriz ama bu kara düzenin kimden kaynaklandığını görmek lazım.